03 Mayıs 2020, 19:12 tarihinde eklendi

Müsteşarının Kaleminden Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin Şahsiyeti ve Ahlakı -1

Müsteşarının Kaleminden Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin Şahsiyeti ve Ahlakı -1

Selâhaddîn-i Eyyûbî Hazretlerinin Müsteşarı, Katibi Bahâeddin İbn Şeddâd, 1145’te Musul’da doğan büyük bir İslam alimidir.

İbn Şedâd, 1188’de hac dönüşü Dımaşk’ta iken, Kevkeb Kalesi’ni kuşatan Selâhaddîn (kaddesallâhu rûhahü) ondan Sahih-i Buhârî’nin “Dua” bölümünü dinlemek üzere onu cepheye davet etti.

Aynı yıl, “Fezâʾilü’l-cihâd” adlı eserini hazrete takdim etti ve onun pâk meclisine dahil oldu. Kudüs kadılığına tayin edildi ve Selâhaddîn’in 1193’te vefatına kadar yanında kaldı. Elçilik görevleri dışında, hep yanında bulundu, onunla birlikte cihada gitti, ona hadis okudu ve fıkıh konusunda danışmanlık yaptı.

Selâhaddîn Hazretlerinin aile dostu ve kâtibi İmâdüddin el-İsfahânî ve Mısır’da kedisine danışmanlık yapan Kadı Fadıl ile birlikte hazreti en iyi tanıyan alimlerden biri kabul edilir.

İbn Şeddâd, Selâhaddîn’in vefatından sonra, Halep’te evinin karşısına  büyük bir Şâfiî medresesiyle bir Dârülhadis (Hadis medresesi) yaptırmıştı. Ders verme konusunda çok istekliydi. 90 yaşlarına gelip medreseye gidemediğinde evinde derslerine devam etmiştir. Yetiştirdiği çok sayıda alim arasında İslam tarihçisi İbn Hallikân,  büyük alim Ebû Şâme el-Makdisî, İslam tarihçisi İbn Vâsıl ve yine İslam tarihçisi Kemâleddin İbnü’l-Adîm gibi nadide şahsiyetler vardır. 

İbn Şeddâd, Selâhaddîn’le ilgili hatıratını en-Nevâdirü’s-sulṭâniyye ve’l-meḥâsinü’l-Yûsufiyye (Sîretü Ṣalâḥiddîn, es-Sîretü’l-Yûsufiyye) adlı eserde toplamıştır.

Sizin için o eserden bilgiler derledim, kısım kısım yayımlayacağım inşaallah…

Selâhaddîn’in Şeriat’ın Emirlerine Bağlılığı

1. Selâhaddîn’in Akidesi

Sahih bir hadiste Resûlullâh selallahü aleyhi vesellem buyurdular ki,

“İslam beş şey üzerine bina edilmiştir: Kelime-i Şehadet, namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve Beytü’llah’ta hac.”

Selâhaddîn, rahmatullahi aleyh’in güzel bir akidesi vardı. O akide üzerine çokça zikrederdi.

Akidesini ehl-i ilm meşayihten ve fakihlerin büyüklerinden öğrenmişti. Bu konuda ihtiyaç duyduğunu anlayacak kavrayışa sahipti. Çünkü o, yanında (ilmî) bir söz söylendiği zaman “bu güzeldir” diyebilecek yetkinlikte (ilim sahibi) idi.  Söz, fukahanın ibaresine (tarzına, sözlerine) uygun değilse akidesini ondan korurdu. Akidesini, teşbihin (müteşebbihenin )bulanıklığından, okun yaydan çıkıp nereye düştüğünün belli olmaması gibi belirsizlik ve boşluktan selamette tutardı. Alimlerin büyüklerinin rızası uygun, sahih yaklaşımın yasalarına muvafık, dosdoğru yolun formunda kalırdı.[1]

Şeyh İmam Muhammed Kutbeddin en Nisâbûrî, akide konusunda kendisi için gerekli bilgileri bir kitapçıkta toplamıştı. (Kutbeddin Mesud b. Muhammed en-Nîsâbûrî(vefatı, 578/1183) meşhur bir Şâfiî fakihidir. İmam Eş‘arî’nin akidesine bağlılığı ile bilinir. Selâhaddîn Hazretleri için kaleme aldığı  “el-Akīde” adlı eseri meşhur olmuştur.)

Kendisi o akide kitapçığındaki bilgileri, daha küçükken kulaklarının derinliğine işlesin diye, çocuklarına okutma hususunda hırs derecesinde çok istekliydi. Onu çocuklarına ezberletirdi. Ben, bizzat onun, çocuklarını önünde oturtmuş, Nisâbûrî’nin akide kitabı hıfzlarını onlardan alırken (hıfzlarının doğru olup olmadığını kontrol için hıfzlarını onlardan dinlerken) gördüm. Allah ona rahmet etsin.

2.  Selâhaddîn’in Namazı

Muhakkak ki o (rahmetullahi aleyh), namazın cemaatle kılınması konusunda keskin bir düzene sahipti. Vefatına kadar yıllardır, cemaatsiz hiç namaz kılmamıştı. Vefat hastalığına yakalandığı zaman bile, imamı gelir, önünde durur ve nefsini ayakta durmaya zorlar, tek başına ona tabi olup namazını cemaatle kılardı.

Ratıb sünnetleri kılma hususunda da çok disiplinli idi.

Geceleyin uyandığında belli sayıda rekâtı kılmayı sürekli hâle getirmişti. Gece uyanamazsa o rekâtlarını sabah namazı öncesinde mutlaka kılardı.

Seferleri sırasında namaz vakti geldiğinde yolculuğa ara verir, namazını kılardı.

Hastalığı sırasında zihni yerinde olduğu sürece namazsız kalmadı.

Ben onu (kaddesallâhu rûhahü) hiç şüphesiz, vefatına götüren hastalığı sırasında ayakta namaz kılarken gördüm. Zihninin işlevini tamamen yitirdiği son üç gün dışında namazsız kalmadı.

Kaynak: en-Nevâdirü’s-sulṭâniyye, s. 33, 34.  

Devam edecek inşaallah… 

 

 

[1] İbn Şeddâd, bu veciz sözlerle (Gazzâlî çizgisi üzerinde olan) Selâhaddîn Hazretlerinin o dönemde felsefeye ilgi duyan ve çoğu zaman sufi görünen kişilerin yanında o kesime tam zıt ve onlarla sürekli tartışma hâlinde olan, fıkıhta Hanbeli, akidede müteşebbiheye yakın bazı kimselerin akidesinden uzak durduğunu ifade etmek istiyor.

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *