11 Ocak 2020, 11:39 tarihinde eklendi

Hacı Hasan'ın kestiği kafalar

Hacı Hasan'ın kestiği kafalar

Hacı Hasan’ın kestiği kafalar…

Her insan, bir dünyadır. Her birey, sizi dünyanın büyük bir kısmına götürür. 

Her birey, koca bir sosyolojidir zira her birey, büyük bir kitlenin bir bedendeki tipidir.

Hacı Hasan, cesur ve görgülü bir aileden geliyordu. Lâkin çocuk yaşta babasını kaybetmiş, annesi de yeniden evlenince yetim büyümüştü. Köklerindeki cesareti neredeyse üzerinde taşımıyordu. Ama atalarına özgü bir dili vardı ve kendisini o dille bir büyük gibi ifade ediyordu.

Hacı Hasan’ın yaşadığı köyde, aileler arası kavgalar eksik olmazdı. Kavganın olduğu yerde ise bileği güçlü olmayanın yaşama şansı olmaz.

Hacı, bunu bilecek kadar akıllıydı. Lâkin onun bildiği bir şey daha vardı: Karşınızdaki sizden daha güçlü ise bilekle karşı koyanın kazandığı görülmez.

Böyle durumlarda, hem karşı tarafı caydırmak hem onun üzerinize gelmesine yol açacak taşkınlıklardan gençleri sakındırmak gerek.

İşte bu, büyük ustalık gerektirir:

Köyün usulü gereği, aynı aileye mensup olanlar ve müttefikleri akşamları bir araya gelir, muhaliflerinin dedikodusunu bolca yapar ve aynı zamanda onlara karşı mücadele yöntemini geliştirirlerdi.

Hacı Hasan, kendi ailesi ve müttefiklerinin bu akşam buluşmalarının baş adamıydı. Karşı tarafa dönük planlar kemale erinceye kadar müzakerelerin gidişatına karışmaz. Ardından “Tabi!” derdi, “Bu eşek oğlu eşeklerin teki sağ kalmayınca kadar onlarla mücadele edeceğiz. Onları ya mezara göndereceğiz ya başka köye! Burada onların yeri yok. Yarın, siz düşmanın hâlini görüverin. Peh, kan su gibi akacak!” diye haykırır, toplantıyı bu ruh hâli içinde bitirirdi.

Bir sonraki gün ailenin ve müttefiklerinin gençleri henüz uykudan uyanıp gözlerini ovuşturuyorken Hacı Hasan yanı başlarında hazır olur. Bu kez;

“Aman ha! Düşman çok kuvvetli, duydum, büyük hazırlık yapmışlar! Etraf köylerden bir de akraba getirmişler! Maazallah, kavga için bahane arıyorlar! Sakın taşkınlık yapmayın. Hem değmez, onlar için mağdur olmaya, hapse girmeye! Ha bir de köylüyüz, akrabayız, kimseyi hâlimize güldürmeyelim. Sıcacık yataklarımızda uyumak varken nazarethânelerde ne işimiz var!” der, kendi coşturduğu gençleri, yine kendisi teskin ederdi.

Bunun için derdi Selim adındaki kekeme yeğeni “ Ha, ha, ha… Benim Hacı Hasan Amcam var ya, Hacı Hasan Amcam! Akşamları, bütün düşmanlarımızın kafalarını bir bir keser! Sabahleyin bir daha bir bir yerine yerleştirir” derdi.

Hacı Hasan, uzun bir ömür sürdü, bir gün olsun, bir kavgaya karışmadı ama o rutin hâlini de hiç terk etmedi.

Allah rahmet eylesin, yörede karşılıksız tehditlere “zırt” denirdi. Kim, ne zaman böyle karşılıksız tehditler savursa “Hacı Hasan’ın zırtları gibi zırt atmak kolay tabi” denirdi…

Dünyanın bir kısmının hikayesi de Hacı Hasan’ın hikâyesine benziyor galiba. 

 

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *